15 Ağustos 2009 Cumartesi

Sivrisinek Yumurtaları

Çiftleşme gerçekleştikten sonra dişi sivrisinek, erkeğin spermlerini özel bir kesede muhafaza ederek, haftalar boyu döllenmiş yumurta yumurtlayabilir. Dişi sivrisinek çiftleşme anından itibaren kan emmeye başlar, çünkü yumurtalarının gelişebilmesi için kana ihtiyacı vardır.
Bu özellikleri incelendiğinde sivrisinek mucizesinin başka bir yönü ortaya çıkar.

GELİŞİMLERİNİ DURDURABİLEN MUCİZEVİ YUMURTALAR
İnsanlar için gerçekleşmesi imkansız gibi görünen pek çok şey, hayvanlar tarafından şaşırtıcı bir rahatlıkla yapılabilir. Örneğin insan gebelik süresini uzatamaz ama bazı canlılar bunu yapabilirler. Sivrisinekler de bu canlılardandır. Bazı sivrisinek türleri yumurtlama dönemleri gelmiş olmasına rağmen ilk yağmurdan sonra değil, ikinci hatta üçüncü yağmurlardan sonra yumurtlarlar. Bu tedbir sayesinde sivrisinek nesli bir nevi koruma altına almış olur.

Sivrisineklerin yumurtalarını bırakmayı geciktirmelerinin önemli bir nedeni vardır. İlk yağmurlarla oluşan zemin neminin ve yerüstü su birikintilerinin kısa zamanda kuruma ihtimali çok yüksektir. Bu ise larvaların kuru yerde kalmaları, dolayısıyla gelişememeleri demektir. Bu bir ihtimaldir ancak sivrisinek bu ihtimali önceden bilirmişçesine hareket eder ve çok akıllıca davranır. İlk yağmura aldanmaz ve yumurtlamak için daha sonraki yağmurları bekler.
Bu durum akla bazı sorular getirir:

Sivrisinek ilk yağmur sonucunda topraktaki nemin yeterli olmayacağını, su birikintilerinin kısa zamanda kuruyacağını nereden bilmektedir? Sivrisineğin böyle bir tedbir alması için buharlaşma etkisinden haberdar olması ve "Bu daha ilk yağmur, zamanla toprağın içindeki ve yüzeyindeki su buharlaşabilir, bu yüzden yumurtlamak için bir süre daha beklemeliyim" diye ciddi bir şekilde düşünmesi gerekir.

Sivrisinek böyle bir bilgiyi tecrübe sonucunda elde edemez çünkü ilk denemesinde yumurtalar kuruyacak ve yeni nesil yok olacaktır. Sivrisineğin başarılı olabilmesi için bu konu hakkında kesin olarak bilgi sahibi olması gerekmektedir. Böyle bir şeyin kendiliğinden mümkün olmayacağı elbette ki çok açıktır.

Olayın daha iyi anlaşılabilmesi için bu örnekler verilse de, daha önce de belirtildiği gibi sivrisineklerin öğrenmek gibi bir kabiliyetleri yoktur. Ancak nasıl olursa olur ve sivrisinek son derece doğru ve ileri görüşlü bir karar verir. Bu karar, doğacak sivrisineklerin hayatlarını kurtarır.

Bu noktada çok önemli bir soru üzerinde durmakta yarar vardır. Bilgi nasıl olur da nesilden nesile aktarılır? Eğer söz konusu olan yeni doğmuş bir insan olsa, eğitilmesi yıllar sürer. Bildiği herşeyi doğumdan sonraki yaşamında edindiği tecrübeler ve aldığı eğitim ile elde eder. Oysa bütün ömrü birkaç hafta olan her dişi sivrisinek, ihtiyacı olan bilgilere doğuştan sahiptir. Bu bilgileri onlara kim öğretmiştir? Sivrisinekler kimin emriyle hareket ederler?

Bu sorular çoğu insanın ilgisini çekmeyecek bir konu -sivrisineklerin üremesi- üzerine olsa da, cevap bütün insanları ilgilendiren çok önemli bir konuyu içerir.

Sivrisinek, diğer bütün canlılar gibi göklerin ve yerin Rabbi olan Allah'ın ilhamıyla hareket etmektedir. Tek gerçek cevap budur. İnsan dahil her canlı -farkında olsa da olmasa da- Allah'ın kesin kontrolü altındadır. Bir Kuran ayetinde bu gerçek şöyle bildirilir:
Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır). (Hud Suresi, 56)

ZOR GÜNLERDEN SAĞ ÇIKABİLMEYİ BAŞARMAK…

Sivrisinekler, yumurtalarını yaz aylarında ya da sonbaharda bırakırlar. Bulundukları yerin ısısı, sivrisinek larvalarının gelişebilmesinde önemli bir faktördür. Isı belirli bir dereceye ulaştığında (en az 100C, en fazla 300C) gelişme hızlanabilir, bu sınırlar aşıldığındaysa ya gelişme yavaşlar ya da larva ölür.

Larvaların bu hassas durumlarına karşın yumurtalar, kuraklığa ve soğuğa karşı oldukça dayanıklıdırlar. Gereken koşullar oluşmazsa çatlamadan, yağmurların yağmasını ve hava sıcaklığının artmasını bekleyebilirler.

Bu cümleyi okudunuz ve geçtiniz, eğer dikkatli bir insansanız "yumurtanın çatlamadan beklediğinden bahsedildiğini" fark etmiş olmanız gerekiyor. Süresi dolmuş olmasına rağmen çatlamayan ve bekleyen bir yumurta…

Gereken şartlar oluşmazsa, yumurtanın gelişmesi durur. Bu bir ölüm türü değildir, sadece şartlar iyileşene kadar alınmış bir tedbirdir. Genellikle yumurta evresinde görülen bu gecikme hareketine "diapoz" denir.

Yumurtanın büyümesi için gerekli olan nem ve ısı yeterli olmadığı zaman gelişme durur ve yumurta bozulmadan yıllarca varlığını sürdürür. Yani yumurtada bir nevi ısı-nem sigortası bulunmaktadır. Şartlar uygun olmadığında sigorta devreye girer ve yumurtanın gelişim programını durdurur.

Aslında buna programı durdurur demek o kadar doğru olmaz çünkü uygun şartları beklemek de programın bir parçasıdır. (İçinde bir program olduğu kabul edilen bu küçük canlının boyu yaklaşık 1 mm'dir. 1 mm ise kurşun kaleminizin ucu kadardır.)

Bu konuda hangi kaynağa başvurulursa başvurulsun embriyoların bir programa göre hareket ettikleri sonucu değişmez. En koyu evrimciler bile embriyoda bir programın olduğunu kabul ederler. Bu program embriyonun anne karnında veya yumurtada geçirdiği gelişim programıdır ve bir bakıma bilgisayar programına benzer. Programın bütün detayları ise hücre çekirdeğinde bulunan DNA molekülüne yazılmıştır.

Bir sivrisinekle insan veya bir fille papağan arasındaki fark da hücrelerdeki bu yazılım farkından doğar. Yeni döllenmiş bir hayvan hücresi veya yeni döllenmiş bir insan hücresi arasında ilk bakışta bir fark gözükmez. Ancak her hücre, içinde yazan programa sadık kalarak bölünür. Bu bölünmeler sonucunda ortaya canlı türleri çıkar. Sivrisineklerde de bu programdaki emirler uygulanır ve gerektiğinde yumurtaların gelişimi durur.

Ancak burada aydınlatılması gereken bir nokta vardır: Embriyodaki bu program nasıl oluşmuştur? Bu programı yapan ve embriyoya nasıl davranacağını emreden kimdir? Embriyoyu oluşturan hücrelerin her biri bu programa itaat etmekte ve toplu hareket ederek gelişmeyi durdurmaktadır.


Eğer bir program varsa, onu yazan bir programlayıcı akıl olması gerekir. En basit bilgisayar programının bile kendiliğinden -yani bilgilerin tesadüfen biraraya gelmesi sonucunda- var olduğunu iddia etmek akıl dışıdır. Bu durumda, insan aklının henüz tam olarak çözemediği embriyoloji programının tesadüfler sonucunda meydana geldiğini iddia etmek elbette ki çok daha akıl dışıdır.

Bu olağanüstü durumun tek bir açıklaması vardır. Bütün hücreler Allah'ın ilhamıyla hareket ettikleri için bu şuurlu hareketleri yapabilirler.

Şimdi, sivrisinek yumurtasının gelişmesini durdurup uygun ortamı beklemesi konusuna tekrar dönelim.

Bu özellik sivrisinek neslinin devamını sağlaması açısından son derece önemlidir. Örneğin çöl sivrisineklerinden bir tür, 1-2 yıl sonra bile çatlayabilen kalın kabuklu yumurtalar bırakır. Bu yumurtalar hiç bozulmadan seneler sonra çatlar ve içindeki larvalar sanki hiçbir şey yokmuş gibi gelişme evrelerini tamamlar.

Bu dayanıklılıkları sayesinde dünyanın hemen hemen her yerinde sivrisineklere rastlayabiliriz. Eksi 60 dereceye varan kutup soğuklarının hakim olduğu alanlarda, maden ocaklarının nemli, sıcak ve havasız ortamlarında ya da 2-3 kuyudan başka su kaynağı olmayan kilometrelerce genişlikteki çöllerde bile sivrisinekler yaşayabilir.

İzlanda'nın kuzeyinde, Kutup Dairesi'nin üzerinde "Sivrisinek Gölü" adında bir göl bulunur. Buz göllerinin içinde donmuş olarak bulunan larvalar, buzların çözülmesiyle birlikte, sanki olağanüstü hiçbir şey yokmuş, aylardır buzların altında donmuş olan kendileri değilmişçesine yumurtalardan çıkarlar. Gelişmelerine kaldıkları yerden devam eder ve erişkin sivrisineklere dönüşürler.

SİVRİSİNEK YUMURTALARININ ÖZELLİKLERİ

Dişi sivrisinekler bir seferde 40 ila 200 arasında yumurtayı suya bırakabilirler. Her üç haftada bir yumurtlayanları olduğu gibi, senede bir yumurtlayanları da vardır. Sivrisinek yumurtaları türlerin yaşadığı yerlere, o ortamdaki düşmanlarına ya da karşılaşabilecekleri tehlikelere göre değişik özelliklere sahiptir. Kimi çok özenle paketlenmiş, kimileri sıkıca bir yerlere tutturulmuş, kimileri de batmamaları için hava yastıklarıyla desteklenmiştir.

KAMUFLAJ USTASI YUMURTALAR

Yumurtalar, anne sivrisineğin yanlarından ayrılmasından sonra tamamen savunmasız kalırlar. İlk bırakıldıklarında, parlak sarı renkte oldukları için, çabuk fark edilebilecek, hareketsiz, kolay birer avdırlar. Onları bekleyen pek çok düşmanları vardır.

Ancak sivrisinek yumurtalarının oldukça önemli bir özellikleri vardır. Gece bırakılan yumurtaların renkleri, sabahın ilk ışıklarıyla beraber siyaha döner. Böylece böceklere ve kuşlara karşı oldukça etkili bir şekilde kamufle edilmiş olurlar.

Bazı sivrisinek cinsleri (Anofel sivrisinekleri), larva ve pupa evrelerinde de, içinde bulundukları mekana göre renk değişimine uğrarlar. Öyle ki larva siyah ya da beyaz bir mekana konulduğunda, hemen bu ortama göre bir renk alır.

Elbette bu renk değişiminden ne yumurtanın, ne larvanın ne de kendisi de bir zamanlar bu aşamalardan geçen anne sivrisineğin haberi yoktur. Sivrisinek larvaları, çevrelerindeki düşmanların varlığından, annelerinin onları bırakıp gittiğinden, tek başlarına ve savunmasız kaldıklarından da tamamen habersizdirler. Ancak bu durum onlar için hiç sorun oluşturmaz çünkü ihtiyaçları olan en uygun koruma ile birlikte yaratılmışlardır.

Yumurtaların veya larvaların kabuğundaki pigmentler güneş ışığıyla birlikte harekete geçer ve koyulaşarak kendilerini kamufle ederler.

Güneş'ten gelen fotonların etkisiyle veya bulunduğu ortam nedeniyle renk değiştirmek oldukça karmaşık bir kimyasal işlemdir ve bu sistemin bilgisi yumurtanın kabuğunda bulunan hücrelere daha önceden yerleştirilmiştir. Bu etkili koruma için gerekli olan tüm kimyasal ve fiziksel işlemler istisnasız bütün sivrisinek larvalarında gerçekleşir. Bütün bunlar bizi tek bir sonuca götürür.

Gerektiğinde larvaları koruması için bu çok ince planlanmış süreci yaratan üstün bir güç sahibi vardır. Bu güç sahibi her türlü yaratmayı bilen yüce Allah'tır. Bir ayette şöyle buyrulur:
İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan başka ilah yoktur. Herşeyin yaratıcısıdır, öyleyse O'na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir. (Enam Suresi, 102)

SUDA BATMAYAN DİSK YUMURTALAR

Culex türünün yumurtası, alt kısmında huni şeklinde bir oyuk taşır. Bu oyuğun, ne işe yaradığı ilk bakışta anlaşılmayabilir, ancak yumurtanın gelişiminin ileri aşamalarında, oyuğun son derece önemli bir görevinin olduğu ortaya çıkar. Bu oyuk, içine dolan hava sayesinde bir cankurtaran simidi işlevi görmekte ve yumurtanın su üzerinde kalmasını sağlamaktadır.

Ancak dikkat edilirse oyuk nedeniyle yumurtayı ciddi bir sorunun beklediği görülecektir: Yumurtanın altında yer alan ve bir "cankurtaran simidi" olarak nitelendirilebilecek olan oyuğun, yumurtanın "alabora" olması sonucunda işe yaramaz hale gelmesi çok kolaydır. Bu nedenle tek başına suya bırakıldığında yumurta uzun süre su yüzeyinde kalamaz. En ufak bir sallantıda dengesini yitirir, devrilir ve alt tarafında hava bulunan delik su dolarak yumurtanın batmasına neden olur. Oysa yumurtaların yaşayabilmeleri için suyun üzerinde kalmaları gerekmektedir. Böyle bir durumda siz olsanız yumurtaların batmaması için ne yapardınız?

Sivrisinekler bu problemi çözecek en akılcı yolu kullanır ve yumurtaları birbirine yapıştırarak sorunu çözerler. Bir disk şeklinde birbirine yanyana yapıştırılan yumurtalar, suyun üzerinde yüzen bir doğal sal oluştururlar. Çapı yaklaşık 11 mm olan bu disk suyun üzerinde kolaylıkla yüzer. Yumurtaların altındaki oyukta bulunan hava ve yumurtalar arasındaki boşluk, bir hava yastığı görevi görür ve diski suyun üzerinde tutar. Böylesine akılcı bir yöntem kullanılmasaydı, yumurtalar suyun içine batar ve ölürlerdi. Ancak yumurtanın tasarımındaki bu detay ile tehlike daha en başından önlenmiş ve güvenlik sağlanmıştır.

Peki sivrisinek nasıl olup da olası bir problemi düşünerek, en uygun çözümü bulmuştur?

Sivrisineğin suyun kaldırma kuvvetinden haberdar olması mümkün müdür? Bu kuvveti nasıl kullanacağını nereden bilmektedir?

Her ne kadar imkansız da olsa, sivrisineğin başka yumurtaları gözlemlediğini, uzun uzun düşünerek böyle bir çözümü kendisinin bulduğunu varsayalım. Durum böyle olsa bile, eğer yumurtaların altında doğuştan bir hava oyuğu bulunmazsa, sivrisineğin yapmaya çalışacağı sal bir işe yaramayacaktır.

Dahası sivrisinek, yumurtalarını birbirlerine yapıştıracak ve suda etkisini zamanla yitirmeyecek doğal bir yapıştırıcıya da doğuştan sahiptir. Bu yapıştırıcı olmazsa ne yumurtaların altındaki hava deliğinin, ne de sivrisineğin bir sal yapmaya karar vermesinin bir anlamı olmaz.

Sivrisineğin yaptığı salın disk şeklinde olmasının da elbette ki bir amacı vardır. Sal için disk en uygun şekildir. Eğer sivrisinek başka bir geometrik şekil kullansa (örneğin ince uzun bir dikdörtgen yapsa), sal kolaylıkla alabora olurdu. Ancak disk şekli, su kuvvetiyle oluşması muhtemel momentleri en uygun şekilde dağıtarak, güvenliği sağlar.

Birbiriyle bu kadar uyumlu bir sistemi oluşturan detayların, zaman içinde, şuursuz tesadüfler sonucunda, kendi kendine oluştuğunu iddia etmek mümkün değildir. Dahası, bu detayların birinin eksik olması bütün sistemin bir daha geri gelememek üzere yok olmasına sebep olmaktadır. Sivrisinek, "deneme-yanılma" gibi bir yolla geliştiremeyeceği, tesadüfler sonucunda kesinlikle oluşamayacak bir biçimde yumurtalardan oluşan bir sal yapmaktadır. Bu durumun yegane açıklaması ise, doğumundan en fazla birkaç hafta sonra bu salı yapan canlının, bu iş için gerekli bilgi ve donanıma sahip kılınmış ve bu iş için "programlanmış" olduğudur.

Yumurtaları tek tek birbirine yapıştırmak ve özenle bir sal yapmak oldukça zahmetli bir iştir. Bu yumurtaların bir sonraki mevsimde çatlayacağı düşünülürse, sivrisinek çabasının sonucunu göremeden ölecektir. Üstelik yumurtladıktan sonra yumurtalarıyla hiçbir bağı kalmayacaktır. Sivrisinek hiçbir çıkarı olmadığı, kısa bir süre sonra öleceği halde, kendi ölümünden sonra yumurtalarının güvenliğini sağlamak için büyük bir çaba harcamaktadır.

Burada özellikle dikkat edilmesi gereken nokta, sivrisineğin harcadığı çabaya rağmen hiçbir çıkarının olmamasıdır. Yaptığı bu zahmetli işin kendi hayatına hiçbir etkisi yoktur.
Yani sivrisinek hayatta kalmak için değil, gelecek bir nesli kurtarmak için çaba göstermektedir. Hiçbir zaman göremeyeceği, hangi şartlarda gelişeceklerini, ne gibi tehlikelerle karşılaşacaklarını bilemeyeceği bir nesli kurtarmak için, en doğru kararı vermekte ve zor bir işi başarmak için gerekenlerin tümünü eksiksiz yapmaktadır.

Evrim teorisini savunanlar canlıların tesadüfen var olduklarını iddia ederler ve doğada bencil bir yaşam kavgasının olduğunu öne sürerler. Eğer bu iddia doğru olsaydı, sivrisinekten yapması beklenen yavruları ile hiç ilgilenmemesi, yumurtalarını rastgele yerlere bırakması, onların güvenlikleri ve diğer ihtiyaçları için çabalamaması olurdu. Ancak buraya kadar verilen bilgilerde de görüldüğü gibi sivrisinek böyle bir şey yapmaz ve sonucunu bile göremeyeceği bir iş için çaba gösterir.


Çok açıkça görülmektedir ki, sivrisineğin bir yaşam kavgası yoktur. O, yapılabilecek en doğru ve sağduyulu hareketi, kendisine verilen ilham ile yapmaktadır. Bu fedakarlık duygusunu sivrisineğe veren Allah'tır. Allah herşeyin Kendisine boyun eğmiş olduğunu ayetlerde şöyle haber vermektedir:
Göklerde ve yerde bulunanlar O'nundur; hepsi O'na 'gönülden boyun eğmiş' bulunuyorlar. Yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek olan O'dur; bu O'na göre pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce misal O'nundur. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Rum Suresi, 26-27)

JELATİNLENMİŞ YUMURTALAR

Gıdaların bozulmadan saklanmaları için son birkaç on yılda oldukça etkili yöntemler geliştirilmiştir. Bunlardan en önemlisi, ambalajlamadır.

Sürü sivrisinekleri olarak bilinen sivrisinek türü de, yumurtalarını saklamak için bu yöntemi kullanır.

Yumurtalar, jelatinimsi bir madde yığının içine, bir çerçeve veya ip şeklinde bırakılır. Jelatinimsi kitle yumurtaları mekanik etkilerden, kurumaktan, ani ısı değişimlerinden ve düşmanlardan korur. Ayrıca sivrisinek, bu madde sayesinde, yumurtaları bitki ya da taşlara yapıştırır ve böylece yumurtaların suyun içinde kaybolmalarını da engeller.

CANKURTARAN SİMİDİ YUMURTALAR

Sıtma mikrobunu taşıyan sivrisinek olan Anofelin yumurtaları, suya batmalarını engelleyecek ve su yüzeyinde kalmalarını sağlayacak özel bir şekle ve yapıya sahiptir. Yumurta kabuğunun dışındaki hava odacıkları ve yumurtayı saran yüzme kenarları yumurtayı su üstünde tutar. Yüzme kenarları suyun yüzey gerilimini artırır ve yumurtanın bu gerilim sayesinde batmamasını sağlar.

Yüzey gerilimi suyun yüzeyinde oluşan bir güçtür. Özellikle küçük canlılar bu gücü aşamazlar. Ancak bu çoğu kez olumsuz bir durum değildir çünkü bu sayede böcekler suyun üzerinde rahatlıkla yürüyebilirler. Kimi böcekler bacaklarında bulunan destek yapıları sayesinde -ayaklardaki tüycükler, ayağı kaplayan yağlı salgılar gibi- su üzerinde çok daha kolay hareket edebilirler.

Anofel sivrisineğinin yumurtalarının üzerindeki hava odacıkları ve yüzme kenarları da, yüzey gerilimi kanunundan en yüksek verimle yararlanacak özelliktedir. Ancak daha önce de belirtildiği gibi, ne yumurtaların içindeki larvaların, ne de kendisi de bir zamanlar bu yumurtadan çıkmış olan anne sivrisineğin, yüzey gerilim kuvvetinden ve bu kuvvetten yararlanmak için yumurtaların üzerinde bulunan yapılardan haberleri yoktur.

Böyle bir özelliğin zaman içinde kazanılmasına da imkan yoktur. Eğer bu yapı yumurtanın üzerinde bir seferde ortaya çıkmamış olsaydı, Anofelin bütün yumurtaları suyun dibine batar ve sivrisineğin nesli tükenirdi.

Ancak böyle bir durum hiçbir zaman söz konusu olmaz. Çünkü Anofel sivrisinekleri de, diğer tüm canlılar gibi varlıklarını sürdürmeleri için ihtiyaçları olan en uygun tasarımla birlikte var edilmiştir.

Allah her canlıyı gereken özelliklerle yaratmış ve her birine de neler yapacaklarını eksiksiz olarak ilham etmiştir. Allah herşeye güç yetirendir. İnsana düşen görev ise, Allah'ın yaratışındaki mükemmelliği düşünmek ve Rabbimizin sonsuz kudreti karşısında teslim olmaktır. Allah Kendisinden başka ilah olmadığını bir ayette şöyle haber vermektedir:
De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'tır." De ki: "Öyleyse, O'nu bırakıp kendilerine bile yarar da, zarar da sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler mi edindiniz?" De ki: "Hiç görmeyen (a'ma) ile gören (basiret sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?" Yoksa Allah'a, O'nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: "Allah, herşeyin yaratıcısıdır ve O, tektir, kahredici olandır." (Rad Suresi, 16)

MARANGOZ SİVRİSİNEK

Sivrisinekler yumurtalarını her zaman durgun bir su birikintisinin içine bırakmazlar. Cylindrotoma türü sivrisinekler yumurtalarını bırakmak için daha ilginç ve zor bir yöntem kullanırlar. Bu türün dişisi, yumurtalarını bir bitkinin dokusuna yerleştirir.

Burada çok önemli bir ayrıntı vardır. Herhangi bir böcek, bitki dokularını kolay kolay kesemez. Özellikle sivrisineğin boyutu düşünüldüğünde bu zorluk, insanın elinde hiçbir aleti olmadan kalın bir ağacı kesmesine benzer ki, böyle bir şey imkansızdır. Peki o halde sivrisinek ne yapar?
Sivrisinek bu problemi, kendisine yaratılıştan verilen bir özellik sayesinde aşar. Başının üzerinde bulunan ve bir testere görevi gören kesici organla, bitki dokularını rahatlıkla keser. Sonra üst kısmından kestiği bitkilerin içine yumurtalarını iter. Bazen bir yaprakta bu şekilde bırakılmış 70 yumurtaya rastlanabilir.

Görüldüğü gibi sivrisinek rastgele bir yere bırakmak varken, zahmet gerektiren bir şekilde hareket etmiş, üstelik de zorlu bir yeri yumurtalarını bırakmak için seçmiştir. Bu durum yine akla bazı sorular getirecektir:

-Tek amacı yemek ve yaşamak olan bir böcek niçin kendisini bu şekilde zora sokar ve zahmetli bir işe kalkışır?

-Neden diğer türlerde değil de sadece bu türdeki sivrisineklerin başında kesici organ vardır?

-Bu organı bir alet gibi kullanma bilgisini, doğan her sivrisineğe kim vermiştir?-Yumurtalarını güvenliğe almak için bitki dokularını kesmeyi sivrisinek nasıl akletmiştir?

Tüm bu sorular bizi yine aynı cevaba götürür: Sivrisinek, bütün bu işlemleri yapabilmesini sağlayacak özel bir tasarımla ve kendisine bu işleri yaptıracak bir tür "programla" birlikte ortaya çıkmıştır. Sivrisineklerin bu özellikleri de Allah'ın benzeri olmayan yaratma sanatının delillerindendir. Önemli olan insanın bu bu gibi iman hakikatlerini görüp üzerinde düşünmesidir. Allah bir ayetinde yaratılış delillerine şöyle dikkat çeker:
Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır. (Casiye Suresi, 4)

BAMBU SİVRİSİNEĞİ

"Leicester sivrisineği" yumurtalarını bambu saplarının deliklerine bırakır. Bambu saplarının içi güvenli olduğu kadar, larvaların ihtiyaçlarına da cevap verebilecek bir ortamdır.
Bu sivrisinek türü de yumurtalarını bırakırken -tıpkı diğer sivrisinekler gibi- kendisine özgü akılcı bir yol izler. Leicester arka bacaklarını bambu saplarındaki deliklerden, içeride birikmiş suya sokar, yumurtalar bu sayede suya güvenle düşer ve gelişimlerini burada sürdürürler.

İlk yağmurlarla birlikte yumurtalar kuluçka dönemine girerler. Yumurtlamayı takip eden 2-3 gün içinde kuluçka dönemi biter ve kurtçuklar çıkmaya başlar. Yumurtanın içinden kurtların olgunlaşarak çıkmaları hemen hemen aynı dakika içinde olur. Bir dakika içinde bütün kurtlar suda gezmeye başlar. Bunlar hiç durmadan, ne bulurlarsa yer ve müthiş bir süratle büyürler.
Acaba bu sivrisinek türünün ataları, yaptıkları gözlemler sonucunda yavrular için en güvenli ortamın bambu sapları olduğunu tespit etmiş, daha sonra bütün soyun bu yöntemi izlemesine mi karar vermişlerdir? Sonra da bu emir nesilden nesile, doğan her dişi sivrisineğe mi ulaştırılmıştır?

Görüldüğü gibi bu tip sorular her aşamada kaçınılmaz olarak insanın karşısına çıkar. Bu soruların cevapları normal ve vicdanlı bir insanı tek noktaya yani yaratılış gerçeğine götürür. Dünyanın herhangi bir köşesindeki herhangi bir bambu sapının içindeki bir su birikintisinde, bilmediğimiz, aklımıza dahi gelmeyen bir hayat vardır ve bu hayat son derece kusursuz bir biçimde yaratılmıştır. Elbette ki bu kusursuz yaratılış evrenin her köşesini kapsar.

Allah bir ayette yarattıkları üzerinde düşünmenin önemine şöyle dikkat çekmektedir:Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, (ve) her canlıyı orada üretip-yaymasında düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler (deliller) vardır. (Bakara Suresi, 164)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder